24 Eylül 2011 Cumartesi

Karbonhidratların İnsan İçin Önemi 24 eylül

Karbonhidratların İnsan Vücudu İçin Önemi

Karbonhidratların bütün canlılar için temel enerji kaynağıdır.
Yürümek, koşmak, düşünmek, duymak, görmek vb günlük faaliyetlerimizle birlikte çocukların büyümesi, yetişkinlerin hayatını devam ettirebilmesi, yaraların ve hastalıklarımızın iyileşebilmesi için gerekli olan enerjinin çoğu karbonhidratlardan sağlanır.
Özellikle polisakkaritler canlılara enerji sağlamakla görevlidirler.
Karbonhidratların yapısal görevleri de vardır. Riboz ve Deoksiriboz şekerleri nükleik asitlerin ve ATP’nin yapısına katılırken, bazı polisakkaritler ise yağlar ve proteinlerle birlikte hücre zarının yapısına katılırlar.

Kan Uyuşmazlığı

“Kan uyuşmazlığı” genel kanının aksine, karı koca arasında değil, gebelik döneminde anne ile karnındaki bebeği arasında söz konusu olabilen normal dışı bir durumdur. Hangi kan grupları arasında ve nasıl bir uyuşmazlık olduğunu anlatmadan önce kan gruplarını tanımlamak gerekir. Kanımızda oksijen taşımakla görevli kırmızı kan hücrelerinde bulunan proteinler esas alındığında klasik olarak dört ana kan grubu tanımlanır: “A”, “B”, “AB” ve “O” grubu .. Bir de “Rh” söz konusudur. Birey, “D” proteinine sahipse Rh pozitif (+), değilse Rh negatif (-) olarak ifade edilir. Rh (-) kişilerin vücudunda D proteini hiç yoktur ve bağışıklık sistemi için tamamen yabancı bir maddedir.
Normal koşullarda hamilelik döneminde anne ve bebeğin kanları birbirine karışmadan plasenta (eş) aracılığıyla oksijen, karbondioksit ve besi öğelerinin karşılıklı alışverişi gerçekleştirilir. Anne Rh (-), bebek Rh (+) ise ilk gebelikte herhangi bir sorun olmaz. Bebek doğarken zedelenen damarlardan bir miktar bebek kanı, Rh (-) annenin kanına karışabilir. Böylece annenin bağışıklık sistemi tamamen yabancısı olduğu bir proteinle, “D” proteini ile tanışır ve ona karşı tepki geliştirir. O maddeyi tanımadığı için yok etmek ister.

Genlerin Örtülmesi

1953 yılında Watson ve Crick DNA molekülünün çok özgül özelliklere sahip çift zincirli ve sarmal yapı modelini ortaya koymuşlardır. Genetik olayların hücrede mikro düzeydeki temeli, genetik materyal görevini yüklenen nükleik asitlerin yapı ve özelliklerine dayanır. Nükleik asitlerin iki türü olan DNA ve RNA aynı primer özelliklere sahiptir. Bu moleküllerin yapı taşı ise nükleotiddir ve temelde dört kimyasal ünitenin (kısaca A, T, C, G) genel bir sıra takip etmeyecek bir biçimde ardı ardına dizilmesinden genler oluşmuştur.Doğada milyonlarca türün farklılığı, insanda karakterlerin çeşitliliği bu 4 çeşit nükleotidin farklı kombinasyonlarda dizilimi genetik şifre ile gerçekleşir. DNA üzerindeki genler gerekli emri ancak bir aracı molekül aracılığıyla protein sentezleme düzeneğine (ribozom) iletir. Bu aracı molekülde RNA’dır. RNA molekülleri DNA nın anlatım yapması sonucu oluşur.İşte her şey DNA molekülümüzün taşıdığı o gizemli mesajda saklı.

Popülasyon Genetiği

Populasyon genetiği; genlerin populasyondaki dağılımı, gen ve genotip frekanslarının nasıl korunduğu ve değiştiğini konu alan çalışmalardır. Populayon genetiği genetik hastalıkların ailede ve toplumdaki dağılımını birlikte belirleyen mutasyon ve reprodüksiyon gibi genetik faktörler, seleksiyon ve migrasyon gibi çevresel ve sosyal faktörlerle ilgilenir.
İnsan kromozmları ve lokusları türler içinde özdeş olmakla birlikte populasyon grupları arasında birçok lokusta allelerin yapısı ve frekansı oldukça değişkendir. Bazı varyantlar grubun tüm üyelerinde mevcut olmasalar da tek bir grubun üyeleri ile sınırlıdırlar. Genellikle, varyant alleller frekansları farklı populasyonlarda farklı olsa da çeşitli populasyon örneklerinde bulunabilmektedir.
Güncel antropolojik çalışmalar insan atalarının yaklaşık 1.5 milyon yıl önce Afrika’da ortaya çıktığını ve daha sonra birbirini izleyen ve genişleyen göç dalgaları ile dünyanın diğer kısımlarına yayıldığını ileri sürmektedir. Değişik yerlere sıçramış küçük insan yerleşimleri birbirinden coğrafik ve genetik olarak izole olduğundan kendi karakteristik gen frekansları olan ‘etnik gruplar’ ı oluştururlar. Çevresel şartlara cevap olarak tercih edilmiş mutasyonların seçilmesi veya spesifik nötral ve hatta zaralı mutasyonlarınhayatta kalma şansı ve gruplar arasındaki üretkenlik, izolasyonun derecesi birlikte populasyon grupları arasındaki genetik farklılığın oluşmasına imkan vermiştir. Genellikle populasyon grupları arasında hem hastalıklara yol açan hem de belli kan grupları, protein ve DNA polimorfizmleri gibi seçici nötral gnetik belirleyici olduğunu düşündüğümüz allellerin frekansları arasında büyük farklar mevcuttur. Genetik hastalıklara yol açan alleller spesifik populasyon gruplarında hastalık riskini belirlemede çok önemli olmakla birlikte, seçici nötral genetik belirleyiciler de son zamanlarda insan evriminin belirleyicisi olarak önemlidir.

20 Eylül 2011 Salı

Anatomi 2011-2012 20.09.2011

Anatomi

İnsan vücudundaki kasların anatomik çizimi.

Anatomi, Yunanca’da “çıkarmak” anlamına gelen “ana” ve “kesmek” anlamına gelen “tome”den türetilmiş bir kelimedir.Canlıların yapısı ve düzeni ile ilgilenen bilim dalıdır.
Hayvanlarla ilgilenen hayvan anatomisi (zootomy) ve bitkilerle ilgilenen bitki anatomisi (phytonomy) olarak iki alt daldan oluşur.

Temel tıp bilimlerinden biri olan insan anatomisi ise insan vücudundaki organların tanımlanması, büyüklük, biçim gibi özelliklerinin ortaya konması, birbirleriyle olan ilişkilerinin belirlenmesi ve bunların hekimliğe uygulanmasıyla ilgili bilimsel uğraş alanıdır.

Kükürt Tozu 2011-2012 20.09.2011

Kükürt , Kükürt Tozu

Kükürt, limon sarısında ametal, yalın katı cisimdir (simgesi S olan kimyasal bir elementtir). Kükürt doğada yaygın olarak bulunan bir elementtir (yer kürenin % 0,06’sını oluşturur). Özellikle en önemli kükürt yataklarının yer aldığı Sicilya, Louisiana ve Japonya’da eski volkanların yakınında, alçı taşı ya da kireç taşı katmanları arasında doğal halde bulunur. Çoğunlukla metallerle birleşmiş olarak görülür;demir, bakır, kurşun, ve çinko sülfürler, bu metallerin en önemli cevherleridir kalsiyum sülfatı ya da başka deyişle alçıtaşını saymak gerekir.